Raffles 1887
JOE MORTIMER, Mewar hükümdarlarının gökyüzüne uzanan kaleler inşa ettiği Udaipur'un antik duvarlarında onur, din ve romantizmin buluşmasını keşfediyor.
Pichola Gölü'nün üzerindeki kurşuni gökyüzü, dünyayı coşkuyla çağlayarak ıslatıyor. Dolgun yağmur damlaları Gangaur Ghat’ın kaldırım taşlarına vururken sabah vakti rıhtım çevresinde yapılan şenliklerde etrafa saçılan kızıl gulal tozunu ve safran renkli yaprak bulutlarını temizliyor. Yerli halk ve turistler her yönde koşuştururken, Bagore Ki Haveli'nin üstü kapalı kapıları ve büyük kemerleri yağmurdan korunmak için geçici sığınaklar sağlıyor ve Göller Şehri bir kez daha arınıyor.
Unutulmaz sarayları, antik tapınakları ve geniş kaleleri gibi Udaipur da tarihin katmanları üzerinde yükselen bir anıttır ve varoluş savaşlarının sevgi ve gurur için mücadele ettiği bir çağda saplantılı Maharana nesilleri tarafından genişletilmiştir. Şehir, 16. yüzyılda Udar Singh II tarafından kurulmuş ve Mewar Krallığı'nın eski başkenti Chittorgarh Kalesi'ndeki Babür ordularının yıkımından kurtulmuştur. Bir av keşif gezisi sırasında bir timsahla karşılaşma ihtimali ancak Udaipur'un Pichola Gölü kıyılarında vardır.
Güney Racastan'ı kuzeybatıdaki büyük Thar Çölü'nden ayıran Aravalli Sıradağlarının büyüleyici zirveleriyle çevrili verimli Udaipur vadisi, yeni başlangıçlar için mükemmel bir yerdi. Bugün, şehri çevreleyen yedi göl, yüzyıllar boyunca çiftlikleri sulamak ve nüfusa içme suyu sağlamak için şekillendirilen, Ahar Nehri’nin beslediği bir su yolları ağı oluşturuyor.
Pichola ve komşusu Fateh Sagar Gölü, surlarla çevrili kentin kalabalığıyla tefekkür dolu bir tezat yaratıyor. Buğuyla kaplanmış, cam gibi durgun veya muson yağmurlarıyla bir kaosa dönüşen göller, nefes almak için alan sağlar ve modern Hindistan'ın çalkantısından bir dinlenme yeridir.
Sokaklarda kabaran insanlık denizi; gece gündüz süren gürültülü geçit törenleri; durmadan sokaklarda akan motosiklet, scooter, bisiklet ve rikşalar ve Hathi Pol’un pazar tezgahlarında yığılmış rengarenk baharatlar ve egzotik sebzeler günümüz Udaipur’unun asırlık temelleri olan yamaçlara oyulmuş yüksek tapınakların veya göllerinde süzülen görkemli sarayların olduğu arka planda akıyor.
Şehrin tarihi o kadar büyük ki; birkaç gün içinde onu çözmeye çalışmak çok zor görünüyor. Udaipur'un en iyilerini ancak bir uzman rehberin eşliğinde, havanın bozmayacağı varsayımıyla, titizlikle planlanmış birkaç yoğun günde görmek mümkündür.
Kızlar Bahçesi Saheliyon Ki Bari'den başlayın. Begonvillerle dolu gölgeli avlular, nilüfer havuzları ve mermer çardaklardan oluşan tropik bir vaha olan bu süs bahçeleri üç yüzyıldan uzun bir süre önce II. Maharana Sangram Singh tarafından genç gelini ve 48 kızı için bir hediye olarak inşa edilmiştir.
Bahçeler, şehir yaşamından biraz uzaklaşmayı sağlıyorsa, Mewar hükümdarları için bir ev, kale ve güç koltuğu olan Udaipur Şehir Sarayı onun kalbidir. İlk taşlar 1559'da Pichola Gölü'nün tepelik kıyısında döşendi ve altı kilometrelik savunma duvarları, yeni şehrin etrafına hızla inşa edilerek Babür ordularına hükmedildi. Mewar'ın uzun tarihinde Udaipur, Babürlerin eline hiç geçmemiş tek şehirdir ve 1947’de Hindistan’ın bağımsızlığını kazanması krallığın sonunu getirene kadar yaklaşık 400 yaz geçti ve krallık yeni kurulan Racastan eyaletine dahil edildi.
Kolonlu koridorlara sahip 11 karışık saraydan oluşan muazzam bir kale, kubbeli odalar, kral tapınakları, Mewari ve Babür mimari tarzlarının bir karışımını yansıtan görkemli avlular ve jharokha balkonları, duvarların içindeki kraliyet yaşamının büyük dramının günlük olarak ortaya sergilendiği yerdi. Zaman ve çevresel unsurlar solmasına neden olsa da büyük duvarlar hala sarayın altın döneminde nasıl olması gerektiğine dair bir his uyandırıyor; her bir avlu, aynalar ve yarı değerli taşlarla kaplı nişanlardan ve tavanlardan yansıyarak titreyen meşaleler ve mumlar ışığında parlıyor.
Yüksekteki saray balkonu, Pichola Gölü’nün hazinelerinin manzarasını çerçeveliyor: İleride Taç Mahal'i inşa eden İmparator Şah Cihan'a dönüşecek olan genç Prens Hürrem’in Babürlü kardeşlerinden sığındığı Jag Mandir (Göl Adası Sarayı); ve 007 hayranlarının Octopussy filmindeki Bond-kötü adamının sığınağı olarak tanıyacağı Jag Niwas (Göl Sarayı).
Udaipur kurulmadan çok önce, 23 kilometre uzaklıktaki Nagda kasabası Mewar Krallığı'nın başkentiydi. 11. yüzyılın başlarında Hindu tanrılarını onurlandırmak için Kachwaha Mahipala tarafından inşa edilen Saas-Bahu kompleksi belki de tüm tapınaklar arasında en güzelidir ve feminen güzelliğe bir saygı duruşu niteliğinde sanatsal bir şaheserdir.
Panterler hala dağın tepesinde, genç hükümdar Maharana Sajjan Singh tarafından yaklaşan yağmurları izleyip gece gökyüzünü okumak için inşa edilen saklı Sajjan Garh Sarayı'nı çevreleyen tepelerde dolaşıyor. Bugün, Muson Sarayı olarak bilinen bu sarayın mermer duvarları, yükselen sütunları ve görkemli kemerleri şehrin romantizmini çerçeveliyor ve güneşin Aravallis’in arkasında batışını, gökyüzünü leylak rengine boyayışını ve Udaipur’u alacakaranlıkta parıldayan soluk lavanta rengi bir suluboya resmine dönüştürüşünü izlemek için mükemmel bir ortam sunuyor.
Fotoğraf: Aryan Khan